SENDİKAMIZ

Basına ve Kamuoyuna

Ülkemiz tarihi bir süreçten geçmektedir, Sosyal Güvenlik Sisteminin Çöktüğü, adalet sistemine yönelik ağır saldırıların yaşandığı, emekçilerin açlık sınırında yaşamak zorunda kaldığı, sendikal hak ve özgürlüklerin hiçe sayıldığı, işsizliğin katlanarak arttığı, tarımın yok edildiği, çiftçinin açlığa mahkum bırakıldığı vatandaşın çan ve mal güvenliğinin kalmadığı, alanının daraltıldığı sözde uyum süreci ve demokratik açılım tartışmaları arasında kamu oyunun dikkatinin asıl gündemleri olan ekonomik ve insan hakları sosyal sorunlardan kaçırılmak istendiği en çok ihtiyaç duyduğumuz birlik ve beraberliğimize yönelik saldırıların artarak yaygınlaştığı bir dönemde, siyasal iktidar eliyle bir bilinmezliğe doğru sürüklenmekteyiz.


Şüphesizdir ki; Ülkemizin bu gün yaşamakta olduğu sıkıntı ve kaygı verici gelişmelerin temelinde geçmişten bu güne uzanan siyasi ve sosyal sorunların yanında, kıtalar ötesinden dayatılan büyük ölçekli plan ve projelerin yerel ve bölgesel uzantıları ve temsilcilerinin eylem ve davranışları ile ülkeyi ve toplumu belli bir anlayış doğrultusunda devşirmek ve dönüştürmek isteyen siyasal, kültürel, etnik ve dinsel anlayışların bir rövanş duygusu içinde sürdürdükleri mücadele yatmaktadır. Ülkemizin bu kuşatılmışlık duygusundan sıyrılabilmesi ve bir ateş çemberini andıran bu coğrafyada ekonomik, sosyal ve siyasal bağımsızlığını koruyarak hak ettiği medeniyet ve uygarlık seviyesine ulaşabilmesi ancak ve ancak ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye'nin, anayasamızın temel ilkeleri de olan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak kalması ile mümkündür. Bu anlamda anayasal güvence altında bulunan hak ve özgürlükler ile Cumhuriyetimizin devrim ve kazanımlarının korunması ve sürekliliğinin sağlanması hem insani bir ödev hem de tarihi bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır.


Yaşadığımız bu günler, ülkemizin ve milletimizin yaşadığı ne en zor günler ne de yaşayacağı son sıkıntılı günlerdir. Adeta küllerinden yeniden doğarcasına, yüzyıllarca geniş bir coğrafyaya hükmetmiş ve sona ermiş bir imparatorluğun kalıntıları arasından doğan Türkiye; bağımsızlığın, özgürlüğün, demokrasinin ve uygarlığın bir ideal olmaktan, bir rüya olmaktan dahi çok uzak olduğu bir, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma azim ve kararlığında olarak geleceğe akıp giden coğrafyada, her yanı kuşatan bir kan, acı ve gözyaşı coğrafyasında her şeye rağmen bu yolda yürüyüşüne devam etmektedir. Bu yolda en büyük güç Türk Milletinin karartılamayacak aydınlık vicdanları, şaşmaz sağduyusu samimiyetle bağlı olduğu birlik ve beraberlik duygusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği yolda her şeye karşın hep birlikte yürüme azmi ve Cumhuriyetimizin kazanımlarına yönelik sadakat ve bağlılığıdır. Bu büyük güç; bu güne kadar olduğu gibi bundan sonrada, ulusal ölçekte ve uluslararası ölçekte her türlü planın, projenin ve tezgâhın üstesinden gelecektir.


İşte böylesi bir ortamda, ulusal ve uluslar arası çıkar çatışmalarının kesiştiği, etnik ve dini savaşların yaşandığı, kan ve gözyaşının hakim olduğu bir yangın yerini andıran bu coğrafyada; ülkemizin laik olduğu uygarlık düzeyine ulaşabilmesi için, milli birlik ve beraberliğimiz için, ulusal bağımsızlığımız, ekonomik sosyal ve siyasal bağımsızlığımız için, insan hak ve özgürlüklerinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin, Cumhuriyetin kazanımlarının korunması ve bu değerlerin gelecek nesillere aktarılması için, halkın geleceğe kaygıyla, korkuyla değil, güven ve umutla baktığı bir Türkiye için, eşitlik, adalet ve demokrasi için, Anayasa ve uluslar arası sözleşmeler kapsamında korunan sendikal hak ve özgürlükler için tam bağımsız Türkiye için bu gün kuruluşunu ilan ettiğimiz TARIM ORMAN-İŞ sendikamızda onurlu yürüyüşümüze devam ederek kısa sürede Tarım ve Ormancılık iş kolunda tüm emekçilere ulaşmayı hedefliyoruz.


TARIM ORMAN-İŞ Sendikasını kuran ve bu mücadeleye gönül veren tüm arkadaşlarımızla birlikte sendikal mücadelemizin merkezine emeği ve emekçilerin haklı mücadelesini oturtan çalışanların ekonomik, sosyal, demokratik, mesleki hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek, üyeleri arasında karşılıklı dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlamak, çalışma ve toplumsal barışın sağlanması için çaba gösteren Atatürk'ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; Bağımsızlığını, Egemenliğini, Ulus ve Ülke Bütünlüğünü Laik Düzeni, demokratikleşme ve çağdaşlaşma hedefini geliştirmeyi kendine rehber edinen ve bu mücadeleyi yürütürken siyasi iktidardan, siyasi partilerden bağımsız olarak sadece tabanın söz ve karar sahibi olduğu bir anlayışın yürütüleceğini ve oluşacak tüm yönetim kadrolarının siyasi gurupların dayatmasıyla değil, ihtiyaçlar ve iş üzerinden örgütlenecek bir yapılanmayı amaçlıyoruz.


ŞÜKRÜ DURMUŞ
GENEL BAŞKAN

-YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ
-YAŞASIN TARIM ORMAN-İŞ
-YAŞASIN BİRLEŞİK KAMU-İŞ.



Bu haberi paylaşın...